MENDERES’İN KATİLİ
İNÖNÜ’MÜ?..
Yaklaşık 91 yıllık Milli siyaset ve Cumhuriyet tarihimizde;
İki vahim kalkışma, büyük felâket, çökertme teşebbüsü ve kırılma hareketi vaki
olmuştur. Bunlardan birincisi, tarihi, tabii ve kadim Halk Partisi, Milli
Mücadele ve Kuvva-i Milliye ruhu ile Türk İnkılâbı ve Atatürk’ü; Aziz
hatıraları, emanet, eser ve vasiyetleri ile birlikte millet hafızasından silme
girişimidir.
Türk
vatandaşlarının bedelini çok ağır ödediği bu cürüm 10 Kasım 1938 günü, saat: 9’u
6 geçe vücuda gelmiş bir kumpastır. Plânı 25 Eylül 1937 tarihinde, memleket ve
milletin başına belâ olan ve Lozan suiistimalleri ortaya çıkan İsmet Paşa’nın
Mustafa Kemal Atatürk tarafından azledilmesi (kovulması) sonucu, usulen istifa
ettiği günden itibaren yapılmıştır.
İkincisi
de, elde olmayan nedenlerle kesintiye uğrayan 1938 sürecinin ulanması ve
tamamlanması amacıyla; Dâhili ve harici bedhahlarla müştereken tezgâhlanan 27
Mayıs 1960 isyanı, milleti aldatma, kandırma, sahtekârlık, millet iradesine başkaldırma
kalkışmasıdır.
Dolayısıyla,
15, 16 ve 17 Eylül, bu menfur sürecin ‘hayati önemi haiz’ günleridir.
15
Eylül 2014 itibarıyla; Türk hukuk, adalet ve yargı tarihinin yüzkarası, büyük
utancı; Mahkemelerimizin ‘hükümde hikmet/adalet, tarafsızlık ve bağımsızlığını’
yitirişinin 53. yılını insanlık adına utanç; Türkiye Cumhuriyeti yargı
sisteminin iddia, adalet, hukuk ve istisnasız bilumum hukukçular sınıfı adına
(bugün itibarıyla) buruk bir üzüntüyle idrak ediyoruz!..
Ama elbette, 16 Eylül 1961 günü; Milli
Dava Kıbrıs Fatihleri; Biri Türk tarihinin en namuslu, dürüst Maliye Bakanı
Hasan Polatkan, diğeri 1700 yılından bu yana Türk Dışişleri teşkilâtının
gördüğü en şerefli, soylu, milliyetçi ve cesur Hariciye Bakanı Fatin Rüştü
Zorlu..
17 Eylül 1961 günü de; İstiklâl Savaşı
Gazisi, Mustafa Kemal Atatürk’ün Baş Vekili, genç Demokrasimizin ilk halk
kahramanı.; “Beyaz İhtilâl efsanesi” ve “aç-bi’lâç, sefil-yoksul, sadakaya
muhtaç” devraldığı Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devletini 10 yılda 100
yıla baliğ (tekabül eden) bir kalkınma-gelişme hareketi ile ihya eden Adnan
Menderes…
Haksızca,
hukuksuzca, alçakça ve hunharca ASILDILAR…
Asanlar,
astıranlar ve Cumhuriyeti askıya alanlardan hâlâ hesap sorulmadı.
O
meş’um kalkışma, sulta, cunta ve ceberut diktanın vasileri sıgaya çekilmedi;
Devleti bütün kurum ve kuruluşları ile kuşatmış, bütün genlerine sızmış; Türk
Milleti’nin kanı, helâl kazancı, canı ve malı ile beslenen “adaletsiz, haksız,
hukuksuz ve nesebi gayri sahih dönme, devşirme, mürai ve mürteci” paraleller sökülüp
atılamadı…
Üstüne
üstlük bu mazarratlar; Aziz ve necip Türk Milletinin karar, icra ve muhakeme
mercilerine çöreklenip; İnsan hakları, adalet-hukuk, kalkınma-gelişme, ilim,
hars-kültür, milli emel ve manevi değerlerin önünü/yolunu tıkadılar.
Üstelik hâlâ hüküm sürmekte ve her şeye
rağmen hükümferma olmaktalar…
Baştan
alıp, menfur ve mütegallib sürece bir göz atalım:
27 Mayıs kalkışması: Dâhili ve harici
bedhahların (gizli ve kinci düşmanların) isyanı; Dönme, devşirme ve kriptoların
devleti “cebren, kalleşçe ve hile ile” ele geçirmesi; Alçakça gasp ve irtikap
ederek, şanlı ve şerefli Türkiye Cumhuriyeti’nin dizleri üstüne çökertilmesi ve
memleket üzerine “mezar toprağı serpilmesi” olayından ibarettir. Yeni Türkiye,
açılım/atılım söylemlerinin tavan yaptığı günümüzde 12 Eylül ve 28 Şubat,
kısmen de olsa yargılanmasına rağmen; İnsan hakları, Adalet, Hukuk, Demokrasi,
İnsanca yaşama, kalkınma ve gelişmenin çökertilme milâdı olan 27 Mayıs’ın hâlâ
yargı önüne çıkartılamamasının nedeni budur.
O
gün bu gündür millet vekilini
seçememekte; Devlet idaresinde, millet iradesi tecelli edememekte;
İktisatta, siyasette, ticarette, maddi-manevi, ahlâki, ilmî ve kültürel
hayatımızda sulta, cunta, vesayet, oligarklar ve güdümlü paralel yapılanmalar
hüküm sürmektedir!..
Bazı menfur unsurlar sayesinde bu gün: Yunan'a
adalar, eşkıya’ya Diyarbakır, bir takım paralellere ekonomi, siyaset ve emniyet
ve sair devlet ve adalet cihazı terk ve teslim edilmiş haldedir. Kanunsuzluk,
ahlâksızlık ve zorbalık had safhadadır. Daha düne kadar katli kabil olan zani,
cani, katil ve her nevi hain ortalıkta serbestçe cirit atmaktadır. Tarihin en
şanlı ve onurlu ülkesinde “zina” suç olmaktan çıkartılmış; Bebek katili,
tecavüz suçluları, suiistimal erbabı, rüşvetçi, hırsız ve yolsuzlar adeta
himaye edilir hale gelmiştir.
Dahası:
Halkımızın büyük bölümü AKP narkozu ile uyutuluyor; Dün kapımızı çalan felâket,
bu gün içerde kol geziyor; Çalışan ve özellikle emeklilerin kahir ekseriyeti
açlık ve yoksulluk sınırı altında maaş almakta iken; Adeta 1155 liraya oyunu
satacak hâkim/savcı aranması çok manidardır. Esasen hak/adalet dağıtma
mecburiyeti taşıyan ‘kesime’ adaletsizlik ve haksızlık yapılarak, sanki iltimasla,
HSYK seçimleri öncesinde rüşvet teklif ediliyor!;
Adalet ve Dad; Hüküm ve hikmet;
Merhamet ve muhabbet yok!..
İte, bütün
bunların sebebi/nedeni 27 Mayıs’tır.
27
Mayıs olmasaydı bu gün Türkiye Cumhuriyeti; Milli geliri fert başına/reel olarak
50 bin doları aşmış; En dip toplumsal ve sosyal hücrelerine kadar adalet,
ahlâk, refah, huzur, hukuk, demokrasi ve barışı yaşayan; Dünyanın en gelişmiş
üç medeni ülkesi içinde yer alan.; Özgürlük ve güvenlik sorununu “hakkaniyet,
hukuk, eşitlik ve adalet” düzleminde halletmiş bir memleket olacaktı. Ama
olmadı, olamadı!.. Neden? 27 Mayıs ve İnönü yüzünden…
Lütfen
“şu olanları” tam bir dikkat, insani bilinç ve vicdanınıza vurarak inceleyin:
05
Eylül 1961 günü görülen “Anayasa ihlâli
(!) davası” ile duruşmalar sona erdi.
Son celse
yapılan “Anayasa İhlâli” duruşması, tarihin en komik, mesnetsiz ve aptalca
tiyatrosu idi. Zira 27 Mayıs’ta Mustafa Kemal Atatürk’ün Anayasası ilga edilmiş
ve kurduğu Cumhuriyet, en zalimane biçimde, alçakça ve hunharca tarihin çöplüğüne
atılmıştı.
13
Eylül 1961’de, Atatürk ve Menderes düşmanlığı/kindarlığı ile maruf İsmet İnönü,
başta Berrin Menderes Hanımefendi olmak üzere; Bazı Devlet ve Hükümet
Başkanları ile iç siyasi mihraklar ve dış misyondan intikal baskı, rica ve
istekleri savmak kabilinden; “henüz belli olmamış kararlar ölüm cezası
içeriyorsa” tatbik edilmemesi hususunda tavassut istirhamı içeren bir mektubu
orgeneral Cemal Gürsel’e, usulen ve tefhimen yolladı.,
Hiçbir
ciddiyeti, samimiyet ve ehemmiyeti olmayan mektup dikkate bile alınmadı.
13
Eylül’de yazılan mektubun zamanlaması, zaten etkili olmasına engeldi.
15
Eylül 1961’de Yassıada Mahkemeleri cezaları açıkladı.,
16
Eylül'de Zorlu ve Polatkan.,
17
Eylül'de Menderes idam edildi.,
15 Ekim
1961’de genel parlamenter atamaları (namı diğer seçim) yapıldı.
Tarihlere
dikkat! Yassıada süreci yaklaşık bir sene sürdü. Bu süreçte yeni anayasa imal
edildi. İdamlardan 1 ay önce; Devleti vesayete mahkûm eden “anayasa nam
paçavra” oylandı ve % 60’la kerhen kabul edildi. Sözde kurucu meclis, CHP'nin güdümünde
ve olağan Meclis hükmünde idi. Buna rağmen İsmet paşa, kendisine “idamları
Meclise götür” diye ısrarla teklif edilmesine rağmen bunu kabul etmedi.
Milli
(?) Birlik Kurulu Başkanı ve seçimler sonrası müteakip dönemin Cumhurbaşkanı
Orgeneral Cemal Gürsel’in, 15 Kasım1961 tarihli Hürriyet'te bir röportajı var.
"Seçimlerin altı ay önce yapılmasını teklif ettim. CHP (İsmet Paşa) idamların
sorumluluğunu üstlenmemek için kabul etmedi." Devamla: “İsmet Paşa,
idamların takvimini seçimlerin önüne aldı. ‘CHP Adnan Menderes, Hasan Polatkan
ve Fatin Rütü Zorlu’nun katilidir’ unvanını almamak için meclise gelen idam
kararlarını sonuçta onaylamayacaktı; Memleketin bu hale düşmesinde en büyük
mesuliyet CHP'ye düşmektedir" dedi. 27 Mayıs'ı yapan adam, seçimlerden bir
ay sonra bu lafı söylüyor!. Bu bir itiraf ve günah çıkartmadır.
Neden?
Çünkü “bütün sebeplerle” Menderes'in katili İsmet Paşa'dır da ondan…
Çünkü “bütün sebeplerle” Menderes'in katili İsmet Paşa'dır da ondan…
AKP’nin samimiyet, ciddiyet, adalet, hukuk ve
ahlâk sınavı:
17
Eylül 2014 günü Anıtmezar başında nutuk irad ve medyatik ortamlarda halka hitap
eden AKP yöneticileri “21. yüzyılın DEMOKRAT PARTİ’si AKP’dir” dediler. Eğer, RTE’yi
Menderes’in halefi olarak ilân ve iddia eden söylemlerinde ciddi, samimi ve
dürüst iseler; 27 Mayıs’ı derhal yargıya taşırlar. Aksi takdirde, bu yalanları
kınar, men, tenzih ve tekzip ederiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder